Emek Gençliği ulusal sorunların çözümünü nerede görüyor?
Kürt sorunun barışçıl çözümü
mümkün mü?
Kapitalist-emperyalist sistem ve paylaşım/rekabet düzeni, farklı ulusların kapitalistleri arasında da egemenlik yarışını kızıştırır. Bu yarışın sonucunda egemen ulusların kapitalistleri, ezilen uluslar üzerinde ekonomik, sosyal ve kültürel baskılar kurar. Emperyalist ülkelerin kendi aralarındaki mücadele ile bağımlı ya da sömürge ülkeler arasındaki çelişkiler, emperyalist kapitalizmin bir çelişkisi olarak ulusal sorunu yaratır.
Emek Gençliği, dünyanın her yerinde bir ulusun başka bir ulus üzerinde egemenlik kurmasına karşıdır. Her ulusun, kendi yaşamına ve geleceğine dair kararları verme hakkını savunur. Tüm uluslar, eşit haklara dayalı ve gönüllü birlikteliklerle yaşamalıdır. Emek Gençliği, ülkemizdeki Kürt ulusal sorununa da bu perspektifle yaklaşır; Türklerin ve Kürtlerin eşit haklara sahip olmasını savunur ve ulusal sorunun demokratik çözümü için mücadele eder.
Türkiye; Türk ve Kürt halkıyla birlikte, ülkede yaşayan her milliyetten işçilerin, emekçilerin ve gençlerindir. Emek Gençliği, Kürt halkının demokratik haklarına ve eşit yurttaşlık talebine karşı saldırılarla şekillenen devlet politikalarının karşısındadır. Günümüzde Kürt halkının seçtiği yöneticilere kayyum atanmakta, yöneticiler hapse atılmaktadır. Kürt halkının demokratik siyasete katılım hakkı kriminalize edilerek baskı altına alınmakta, en temel ulusal haklardan biri olan anadilinde eğitim hakkı sağlanmamakta ve ırkçı saldırılar süreklilik kazanmaktadır.
Emek Gençliği, diğer bütün konularda olduğu gibi, Kürt sorununda da egemen sınıfların değil, emekçi sınıflardan halkların söylediklerine kulak verir. Eşit haklara dayalı, barış ve kardeşlik içinde gönüllü birliktelik için; Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı için demokrasi mücadelesini yükseltmeyi hedefler.

Mücadele etmek için neden örgütlenmek gerekli?
Kapitalist sistem ve ülke koşulları, gençliğin geleceği için mücadeleyi zorunlu kılıyor. Üniversiteli, liseli, işçi fark etmeksizin gençler yaşamını sürdürmek ve geleceğini kurmak için bireysel çaba gösteriyor; ancak bu, içerisinde yaşadığımız toplumsal sistemin sorunlarına dair bir çözüm getirmiyor. Üstelik tek başına, kendi yaşamlarımızın ihtiyaçlarıyla sınırlı bir çaba, bu toplumsal sistemin yaşamımızı doğrudan etkileyen sorunlarını çözmemizi de sağlamıyor. Bu durum, belirli toplumsal koşulları değiştirmek üzere bir mücadeleyi, bireysel değil, toplumsal bir mücadeleyi gerektiriyor.
Gençlik mücadelesi tarihi, bu gibi süreçlerin sonucunda kazanılmış haklarla doludur. Bugün öğrenci temsil kurullarından bahsedebiliyor olmamız, bu kazanımlara bir örnektir. Ancak bu alanların varlığı da gençliğin mücadelesinden ve örgütlülük düzeyinden bağımsız değildir. Günümüzde öğrenci temsilciliklerinin içi boşaltılıyor, öğrencilerin karar mekanizmalarında bulunmasını engelleyecek sınırlamalar getiriliyor. Lise ve üniversitelerde kulüp-topluluk etkinlikleri engelleniyor, topluluklar işlevsiz bırakılıyor veya kapatılıyor.
Birlikte ürettiğimiz, kendimizi ifade edebildiğimiz, birleşebildiğimiz alanlar fiili veya resmi engellemelerle karşı karşıya. Dolayısıyla özgürce tartışacağımzı ve üreteceğimiz alanların yaratılması ve korunması için, acil taleplerimizi kazanmak için, bir araya geldiğimiz alanları büyütmek ve kalıcı mücadele birliklerini kurmak için bu birliklerle yalnızca kendi güncel şartlarımızı değil toplamda tüm ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu koşulları değiştirmek için, hayalini kurduğumuz geleceği kazanmak için, çok yönlü bir mücadeleye, politik ve örgütlü bir mücadeleye ihtiyacımız var.
Emek Gençliği de bulunduğu her alanda gençlik örgütlenmesinin zeminini yaratmayı, güçlendirmeyi ve büyütmeyi hedefler.
Günümüzde sosyalizmi uygulayan bir ülke yok
Emek Gençliği
bir ütopya için mi
mücadele ediyor?
Modern kapitalizmde sermayenin egemenliği ve tekeller arasındaki rekabet gereği kapitalistler sürekli olarak kâr oranlarını artırmanın yollarını arar. Bu da toplumun çalışan sınıfları için mülksüzleşme sürecini beraberinde getirir. Kapitalist üretim ilişkilerinin bir yanda toplumun büyük çoğunluğu için mülksüzleşmeyi diğer yandan da küçük bir azınlığı için devasa zenginleşmeyi getirmesi, üretimin toplumsal olmasıyla üretim araçları üzerindeki mülkiyetin özel karakteri arasındaki çelişkiyi derinleştirir. Bu çelişki kapitalizm için devasa sorunların, savaşların, sürekli derinleşen krizlerin, aşılma süresi uzayan bunalımların habercisi olur, yani bugünün dünyasının.
Günümüzdeki çoğu sorunun çözülmesi için toplumsal zenginliğe el konulması ve toplumsal zenginlik kaynakları üzerindeki özel mülkiyete dayanan kapitalizmin ortadan kaldırılması, yerine toplumsal mülkiyete ve toplumsal yaşamın ihtiyaçlarına dayanan bir üretim sisteminin inşa edilmesi gerekir. Biz bu sisteme sosyalizm diyoruz.
Günümüzde kapitalist toplumsal düzenin hâkimiyetinin varlığı, başka bir toplumsal düzenin imkânsız olduğunu kanıtlamaz; zira insanlık tarihi binlerce yıllıktır, kapitalizm ise sadece son üç-dört yüzyıldır egemendir.
Sosyalizm, günümüzün uygulanması en kolay ve gerçekçi toplumsal düzenidir. Üretim ve dağıtımı toplumsal ihtiyaçlara uygun olarak örgütlemek, kontrolsüz bir pazarın dengesizliklerinden daha akıllıcadır. Öngörülemez ve içinden çıkılamaz kapitalist krizlerin ortadan kaldırılması için krizlere neden olan piyasa ve rekabet ortamının ortadan kaldırılması gayet gerçekçidir.
Rekabetin, bireyciliğin, belirsizliklerin dünyasında yaşamaktansa dayanışmanın, karşılıklı yardımlaşmanın, ortak üretim ve tüketim kültürünün toplumunda yaşamak çok daha olanaklıdır. Yabancılaşmanın, tecrit olmanın, yetenek ve ilgi alanlarından kopmanın, psikolojik ve fiziksel hastalıkların eşlik ettiği kapitalist çalışma düzeninin aksine toplumsal ihtiyaçlar temelinde örgütlenen bir toplumla beraber bireysel özgürleşme ve insanın yeteneklerini ve potansiyelini açığa çıkaracak bir çalışma düzeni çok daha sağlıklıdır.
Kapitalist üretim ilişkileri ve özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla kurulacak sınıfsız, sömürüsüz toplum bir ütopya değil; kapitalizmin derinleşen çelişkilerinin en gerçekçi çözümüdür.
Yani kapitalizmin çelişkilerinin bilimsel sosyalizm yoluyla alternatiflerini göstermek mümkündür; ancak sosyalizmin uygulamalarının hayata geçirilmesinin önünde engel olarak gösterilebilecek gerçekçi bir açıklama —henüz— yoktur.

''Bir sözle kuruldu dünya
Hep o sözü aradım ve buldum: Emek''
Emek Gençliği
ismini nereden alır?
Şair Sennur Sezer’in dediği gibi, dünyayı kuran güçtür emek. Tüm toplumsal zenginliğin kaynağı, emektir. İnsanlık tarihi boyunca üretilen bütün zenginlikler emek ile üretilmiştir. Bütün toplumların içinde bulunduğu koşullarda hayatta kalabilmek için üretmesi gerekir. Bu üretim süreci, insanların teker teker değil, ortaklaşa, topluluklar halinde gerçekleştirdiği bir süreçtir.
Bu nedenle üretim, insanlığın varoluşunu mümkün kılan temel faaliyettir ve toplumsal olarak gerçekleşir. Yani insanlık, birlikte çalışarak, ortaklaşa emeğiyle gelişir. Ancak insanlık tarihi boyunca, emeği ile üretenlerin yanında üretimin yarattığı zenginliğe el koyanlar da olmuştur.
Dolayısıyla Emek Gençliği adını, tüm toplumlar tarihinin en kurucu unsurundan, emekten alır. Sadece bu ismi almakla da kalmaz; aynı zamanda, toplumlar tarihinin her bir aşamasında durduğu, duracağı ve durmak zorunda olduğu tarafı da belirlemiş olur.

Emek Gençliğine yalnızca sosyalist gençler mi katılabilir?
Emek Gençliği, sosyalist bir gençlik örgütüdür.
Emek Gençliği, kapitalizmin karşısına sosyalizmi, burjuvazinin karşısına işçi sınıfının egemenliğini koyar. Emek Gençliği'nin Türkiye gençliğine, bugünü ve geleceği kazanmak için mücadele ettiği toplumsal düzen sosyalist toplum; dünya görüşü ise işçi sınıfının dünya görüşü olan bilimsel sosyalizmdir.
Ancak Emek Gençliği ile buluşmak isteyen her genç sosyalist olmak zorunda değildir. Kapitalist sistem ve onun yarattığı sorunlarla derdi olan her genç, demokratik haklar ve talepler için Emek Gençliği’nde mücadele edebilir. Örneğin; parasız eğitim, nitelikli barınma ve bilimsel eğitim koşulları gibi konular Emek Gençliği'nin doğrudan gündemidir.
Hak ve özgürlükler ancak bugünden başlayan, sorunların kaynağını ortadan kaldırmayı hedefleyen bir mücadeleyle kazanılabilir. Yaşadığımız sorunları tümüyle ortadan kaldırabilmek için, yaşadığımız dünyayı değiştirecek güçte bir mücadele gereklidir. Bu mücadelenin kalıcı sonuçlar vermesi ise sosyalizmle birleşmesine bağlıdır.
Emek Gençliği kimdir?
Emek Gençliği, Türkiye'nin dört bir yanında işçi, işsiz, liseli ve üniversiteli gençlik kesimleri içerisinde politik faaliyet yürüten sosyalist bir gençlik örgütüdür.
Emek Gençliği, Türkiye gençliğinin ekonomik ve politik talepleri etrafında birleşmesinin, değişimin olanaklarını aramasının, tartışmasının ve harekete geçmesinin alanıdır. Gençlerin ortak talepler etrafında birleşik ve örgütlü mücadelesini savunur; dil, din, ulus, cinsiyet, cinsel yönelim farkı gözetmeksizin birlikte mücadeleyi esas alır.
Bugün herhangi bir nedenle mevcut düzenin, iktidarın karşısına çıkardığı sorunlara karşı mücadele etme isteği duyan, çözüm yolları arayan, ilgi alanlarını ve yeteneklerini Emek Gençliği’nin faaliyeti etrafında geliştirmeyi talep eden her gence Emek Gençliği'nin kapıları sonuna kadar açıktır.
Emek Gençliği, gençlerin örgütlülüğünün artması, mücadelesinin kitleselleşmesi, kalıcı mücadele araçlarıyla birleşmesi ve ilerlemesi ihtiyacından doğan politik hattın ve mücadelenin adresidir. Bu niteliğiyle Türkiye gençliğinin mücadele okuludur ve bu örgütlü mücadeleyi de sosyalizm mücadelesiyle birleştirmeyi amaçlar.

Emek Gençliği toplumları
bölünmüş, ayrışmış, birleştirilemez
kalabalıklar olarak mı görüyor?
Yaşadığımız toplum bölünmüş, ayrışmış bir toplumdur. Bugün yaşadığımız dünyada toplumsal üretim, ayrıcalıklı bir avuç insanın sürekli zenginleştiği, nüfusun çok büyük bir parçasının ise sürekli yoksullaştığı, yaşam koşullarının zorlaştığı kapitalist üretim tarzıyla örgütleniyor. Bir tarafta çalışmadan, emeğini satmadan yaşamını devam ettiremeyecek olanlar, yani emekçiler ve onların genç kuşakları, diğer tarafta üretim araçlarına ve sisteme egemen olması nedeniyle çalışmadan nesiller boyu zevki sefa içerisinde yaşayabilecek sermaye sınıfı bulunuyor. Emek gücünü kullanarak, çalışarak üretenler yoksullaşırken çalışanların emeğiyle üretilen toplumsal zenginliğe el koyanlar zenginleşiyor.
Bu bölünme; üreten ve sömüren, emek ve sermaye, işçi sınıfı ve burjuvazi arasındaki bölünmedir. Gençlik de bu sınıflardan bağımsız, sınıfsız, sömürüsüz bir dünyada yaşamıyor. Tam da bu nedenle, Emek Gençliği bütün milliyetlerden işçi, işsiz, öğrenci Türkiye gençliğini, yani emekçi sınıfların genç kuşaklarını; işçi sınıfının mücadelesinde saf tutmaya, istesek de istemesek de sınıf ayrımı ile şekillenmiş bu dünyada taraf olmaya, sınıfsız, sömürüsüz, imtiyazsız bir toplum için mücadele etmeye çağırıyor.

Kurtuluş Mücadelede, Özgürlük Örgütlülükte